21 Temmuz 2013 Pazar

Sağlık olsun.

Tekrar meraba. Yazmadığım şu dört günde beni yazmaya iten pek bi şey olmamıştı. Vize bilgilerim gelse durmaz yazardım hemen ama İtalya'dan gelen belgelerim eksik olduğu için vize başvurusuna başlayamıyorum henüz. Peki şimdi neden yazıyosun Sıla?
Dün, yani 20 Temmuz 2012 günü, hayatımda benzeri olmayan bi fenalık geldi ki başıma, böyle korkmamıştım hiç. Dedemler Nazilli'ye bi saat uzaklıkta bi köyde oturuyolar. Yazın yorganla uyuruz burda. Ben de sıcakta çok kalamadığım için burda olurum genelde. Yaşamayan bilmez köyde olmak nasıl bi duygudur. Toz toprak var tabii, ama alışırsın bir iki güne. Asıl görünmeyenler, yemek istediğini dalından koparman, yürürken karşından gelen herhangi birine selam vermen ve kendini samimi, sımsıcak bi hayatın içinde bulmandır. Ben de her yaz buraya gelmeme rağmen neden denemedim ki dedim, aldım elime çapayı, evin önüne çıktım. HAYIR SENİN NEYİNE? David Guetta dinlerken çapa yaparak bi çılgınlık yaptım. Şarkıdan olacak ki fazla gaza gelmişim, dediklerine göre çok hırpalamışım kendimi. Midem bulandı birden, bıraktım kendimi "hırpalamayı". Devam etsem sonu nereye giderdi bilmiyorum ama, bu kadarı bile yetti bana. Gözüm karardı ilk. Bu hep olur bana, geçer ama. Yine geçer gibi oldu, ama birden kapkaranlık oldu dünyam. Noldu anlamadım, acaba kasıldım da gözlerim kapalı mı kaldı diye anneme gözümün açık mı kapalı mı olduğunu sordum. Ben böyle aciz olmamıştım. Göremiyodum ve ne yakabileceğim bi ışık, ne de doğabilicek bi güneş vardı. İşte böyle böyle kendimi ne hallere soktum içten içe sen düşün. Annem koluma girmiş yürüdüğümüz yolu betimlerken gerçekten göremiyicek miyim diye düşündüm. Çıkardılar eve, yattım kolduğa. Tansiyonum üçe düşmüş. Sonradan söyledi annannemle annem, yüzüm bembeyaz olmuş, gözlerim kaymış. Sonradan duyunca güldüm tabi ama ömrümden ömür gitti dün.
İtalya'ya gitmeden genel bi kontrol yaptıracaktık, bu olaylar yüzünden daha da erkene aldık hastane işlerini. İnsan kendine bi şey olmaz sanıyo, sen de konusu geçmişken git bi kontrollerini yaptır, bi şey varsa dikkat edersin en azından.
Bu da böyle bi anı işte. Bundan sonra bi tek biber gazına gelirim.

16 Temmuz 2013 Salı

hoşbuldum

Merhaba! Sıla ben, 9 yıldır günlük tutan.  Günlük kapalı kutu biraz. Artık bir şeyleri uzun uzun yansıtmak istedim dışarıya. Burada geçmişimden geleceğimden bahsetmek yerine, günümden bahsetmek istiyorum, şimdiden. Niyahetinde şimdi için geçmişimin hepsi, şimdilerim sayesinde gelir gelecek mimarisi. Blog illetine başlamadan önce çok düşündüm aslında, acaba egoist miyim ben blog açıyorum diye. Ama öyle olmadığına karar verdim, burdayım işte. Bırakamam sanırım artık yazmayı gibime geliyor buraya, memnun oldum!
Bana "Hadi bakalım başla Sıla." dedirten son şey, AFS oldu. Bir bir ilerledi her şey. Bazen sonraki adımı beklerken durmadan yerimde saydım. Kafama koydum diye olmak zorundaydı ama, hayal kırıklığına uğramamak beni her adımda rahatlatıyordu. Ufacık bi hayalle başlayan maceram şimdi 52 gün geri sayımımla devam ediyor. Şimdi İtalya'da bi ailem var, bi okulum var, beni bekleyen bi hayatım var. Son adım olan vize bilgilerimin eli kulağındadır diye düşünerek tek ayak üzerinde bekliyorum, sonrası ver elini İtalya.
Hayatımın en dolu 3 gününü bana yaşatan AFS kampı, kazandığım AFS ruhu ve kaybetmeyeceğim AFS dostuklarına kocaman sevgilerimle, en kısa zamanda görüşmek üzere.